Didim’deki Apollon Mabedi de 20 km kuzeydeki Milet þehri ile diðer yöre halklarýnýn geleceklerini öðrenme ve dertlerine çare bulma isteklerini karþýlamak için yapýlmýþtýr. Ionya’nýn en büyük kenti Milet’in Didim’de kurduðu Apollon Tapýnaðýna “DÝDÝYMEÝON” denirdi. Ýlk çað yazarlarý bu adýn kaynaðýný tam olarak veremiyorlar. Ama “Ýkiz Tapýnak, ya da Ýkizler Tapýnaðý anlamýna gelen bu ad iki dorukta bir daðdan veya tanrý Apollon’un sevdiði ikizlerden gelmelidir.” diyenler var. Nitekim, o çaðlarda, þimdi “Tek Aðaç” muhiti diye anýlan yerde bulunan birbirine paralel iki Tepeye “Didymeion” denildiðini Fransýz tarihçi Charles Texsier belirtiyor. Arkaik devre ait olan bu eski Apollon Mabedi bir çok hükümdar, hatta Lidya Kralý Krezüz tarafýndan ziyaret edilmiþti. Perslerin M.Ö. V. Yüzyýlda Anadolu’da yaptýklarý saldýrýlar sonunda Dara “DARÝUS” bu tapýnaðý þehriyle birlikte yýkmýþ ve içerisinde bulunan bronz Apollon heykelini bir çok esirle götürmüþtü. Bu saldýrý ve yýkýmdan sonra yaklaþýk 150 – 180 yýl harap ve terkedilmiþ bir halde kalan mabed, Büyük Ýskender’in Pers’lere karþý zaferinden sonra bu gün gördüðümüz þekilde yeniden yapýlmaya baþlanmýþtý.
Yapým iþi çok büyük çapta tutulur. Mimar olarak Efes’te yanan Artemis Mabedi’ni yeniden yapan Panienie Mileti Dephnis görevlendirilir. Tapýnak bitince dünyanýn sekizinci harikasý olacaktýr. Yapým iþi uzun yýllar sürer ve bu arada Milet’in hazinesini de bir hayli sarsar. Hatta mabedin inþaatýnda çalýþan usta ve iþçiler ücretlerini alamadýklarý gerekçesiyle bir süre çalýþmazlar. Bir anlamda tarihin ilk grevi gerçekleþir. Bu konu ile ilgili yazýlý belgeler Milet’te son yýllarda yapýlan kazýlarda bulunmuþtur.
Bütün bu zorluklara raðmen mabedin yapýmý M.S. II. Yüzyýl ortalarýna kadar sürdürülmeye çalýþýlmýþtýr. Ama ne varki aradan geçen yüzyýllar içinde nesillerle birlikte inançlar da doðal olarak deðiþmiþ, örneðin, Ýsa’nýn ilan ettiði Hiristiyanlýk dini Didim’deki halk tarafýndan da benimsenmiþti. Dolayýsýyla Tanrý Apollon unutulmuþ ve onun adýna yapýmý sürdürülmeye çalýþýlan mabet de eski önemini yitirmiþti. Ýnþaat Roma krallarýnýn gayretlerine raðmen bitirilemeden yarým býrakýlmýþtýr. Duvarlarýnýn bir kýsmýna son iþçiliðinin yapýlmasý, bazý taþlarýn traþ edilmemesi, güneþli tarafta görülen yüksek tek sütunun yevsiz oluþu bunu belirtmektedir. Didim – Didyma Mabedi düzgün en uygun bir alan üzerine inþa edilmiþtir. Temellerinde depreme karþý dayanýklý ýzgara plan uygulanmýþ, çevresine 124 sütun konulmasý (çatýyý tutmasý için) düþünülmüþtür. Sütunlarýn yüksekliði 19,4 metredir.
Mabedin en ilgi çeken tarafý 1,45 metre eþik bulunan anýtsal kapýsýdýr. Saðýnda, solunda ve tabanýn’da 7 þer metre uzunluðunda ve yaklaþýk 60 ton aðýrlýðýnda tek parça mermer bloklarla çevrelenmiþ bu dev eþik mimari bir zorunluluktan ötürü yapýlmýþ deðildir. Bunda o zamanki, dini görüþün oldukça rolü vardý. Çaðýn inanýþýna göre ibadete gelen halk mabedlerin içerisine giremezler, önündeki sunaðýn çevresinde toplanýrlardý. Ancak Rahipler ve Apollon kültürü ile ilgili kahinler mabede girerlerdi.M.S. XV. Yüzyýlýn bitimine doðru meydana gelen bir deprem ve yangýnlar mabedi çok büyük ölçüde tahrip etmiþ ve yýkmýþtýr.
Gezginler ve arkeoloklar uzun yýllar yýkýntý haliyle kalan bu yapý XVIII. Yüzyýldan sonra ilgilenmeye baþlamýþlardýr. Ýlk defa Nevton ve C. Texier gibi gezginlerin yazýlarýnda sözü edilen mabed üzerinde çalýþmalara 1858 yýlýnda Ýngilizler tarafýndan baþlanýlmýþtýr. 1872 yýlýnda tapýnakta Fransýzlar, Thomas ve Rayet baþkanlýðýnda çalýþtýlar.Sistemli kazýlar ancak 1904 de Berlin Müzesi adýna Almanlar tarafýndan yapýlmaya baþlandý. Bu kazý devrin ünlü Arkeoloðu Prof. Theodar Wiegan baþkanlýðýnda 1913 yýlýna kadar devam etti.1924 – 1925 yýllarýnda Almanlar tapýnakta yine çalýþtýlar ve buðünkü görüntüyü meydana çýkardýlar. Bu kazýnýn toplu sonuçlarý 1941 yýlýnda HI Kneckfusa tarafýndan “Didyma” adlý bir kitapta yayýmlandý. Son yýllarda ise Alman Arkeoloji Profösörü Dr. K. Tuchelt baþkanlýðýnda tapýnakta yeniden çalýþmalara baþlanýldý. Nitekim bu çalýþmalar sonunda varlýðý bilinen “Mukaddes Yol”un kalýntýlarý gün ýþýðýna çýkartýlmýþtýr.
Bu mukaddes yol tapýnakla, bu günkü Maviþehir’in bulunduðu yerdeki Panormas limaný arasýndadýr. Dua ve bir takým istekleri için gelenler Panormos Limanýnda karaya inerler ve 4 km. çevresi aslan ve Branhid heykelleriyle süslü mermer “Mukaddes Yolu yürüyerek Tapýnaða varýrlardý.Son yýllarda Altýnkum sahil yerleþiminin sýnýrlarýný alabildiðince geniþleterek sýkýþtýrdýðý Didyma Apollon Tapýnaðý’ný ziyaret edenlerin, bir zamanlar ücra bir köþede kalmýþ bu yerin o zamanki güzelliðini tahayyül edebilmeleri neredeyse mümkün deðildir. Son zamanlarda resmi makamlar tarafýndan “Eski Görkemiyle” yeniden ayaða kaldýrýlmasý talep edilen Apollon Tapýnaðý ve yakýn çevresi, baþka hiçbir yerle karþýlaþtýrýlamayacak kadar etkileyicidir. Çünkü baþlangýçta Königlich Preussischen Museen zu Berlin adýna Theodor Wiegand daha sonra Martin Schede ve 1972 yýlýndan itibaren de uzun süre Klaus Tuchelt yönetiminde yapýlan kazýlarda, milattan önce 4 üncü yüzyýlda öncüleri örnek alýnarak baþlanmýþ olan ve Büyük Ýskender tarafýndan da desteklenen, devasa mimarinin faniliðini gösteren yýkýk durumdaki sütun tamburlarýyla bu tapýnak dýþýnda, Artemis Kutsal Alaný ve Kutsal Alanýn ziyaretçileri için çeþitli yapýlar araþtýrýlmýþtýr. Bu baðlamda önemli ticaret merkezi Milet ile Didyma’yý Arkaik dönemden beri birleþtiren kutsal cadde de araþtýrýlmýþtýr. 26 kilometrelik bu tören yolu, büyük heykellerle donatýlmýþ dinlenme duraklarý tarafýndan bölümlere ayrýlýyordu ve imparatorluk döneminden beri en azýndan son kýsmý özenli taþ döþeliydi ve sütunlu galerileri vardý. Þimdiye kadar ancak bir kýsmý bilinen bu kutsal alan, bir kent gibi programlý oluþturulmuþ bir bütün olarak algýlanmalýdýr.
19. yüzyýlýn sonlarýnda tapýnaðýn hemen yukarýsýnda, genellikle tapýnak malzemelerinin kullanýldýðý ve yalnýz terkedilmiþ büyük kilisesi günümüze ulaþmýþ ve halký Rumlardan oluþan bir köy vardý. Örenyerinin en yüksek noktasý, böyle yerleþimler için karakteristik olan ve tapýnaðýn devasa parçalarýnýn yanýnda son derece narin duran bir yel deðirmeni için en uygun yerdi.19.Yüzyýl boyunca Ýngiliz ve Fransýz araþtýrmacýlarýnýn birkaç kez giriþtikleri kazýlara raðmen, daha önce kimsenin tasavvur edemediði bu devasa yapýnýn boyutlarý ancak 1906 yýlýndan sonra büyük teknik zorluklarla gerçekleþtirilen kazýlarla ortaya çýkmýþtýr. Ayrýca, 1979 yýlýnda keþfedilen duvarlarýn yüzeyine çizili ayrýntýlý planlarýn ortaya çýkmasý da büyük heyecan uyandýrmýþtýr.
2003 yýlýnda Andreas Furtwangler yönetiminde baþlayan çalýþmalar, kutsal alanýn erken dönemlerinin anlaþýlmasýna yönelik olup, ayný zamanda eserlerin ortaya çýkartýlmasýndan hemen sonra onarým ve yeniden ayaða kaldýrma çalýþmalarý sürdürülmektedir. Ayrýca var olan mimari parçalarý korumak ve tapýnaðýn etkileyici görünümünü muhafaza etmek için yangýnlardan zarar gören mermer parçalarýn özenle onarýlýp çok zaman gerektiren ince çalýþmalarla emniyete alýnmasý sürdürülmektedir.
|